PwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tl
Curabitur faucibus 2
PwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tl
Nullam eget nunc convallis…
PwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tl
Suspendisse neque tellus
PwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tlPwG DesignS.es.tl
İZMİR HABER VE BUCA HABER GRUBU ADINA ARSLAN ÖZGÜLERGİL
BUCAHABERCOM
ZEYBEK YONETICIMI
Zeybek: “Türkiye’nin bize ihtiyacı var”
Haber Merkezi ~ 13 Şubat 2012 ~ Siyaset, Tüm Manşetler
Demokrat Parti, Türk siyasetinin en önemli partilerinden biri. Partinin Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, siyasetin en önemli partilerinden birinin Demokrat Parti olduğunu söyleyerek, İstanbul’dan ekonomi’ye, dış politikadan güncel sorunlar ile ilgili birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu.
Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, demokratzafer.com Baş Yazarı Yekta Yaktı’nın sorularını yanıtladı. İşte, o röportaj:
“GÖREVİMİN BAŞINDAYIM”
Genel Başkanlığınızı bırakma ile ilgili olarak söz konusu iddialar var. Bu doğru mudur?
Hayır. Kesinlikle böyle bir durum yok. Ben görevimin başındayım. Görevimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Genel Başkanlığı bırakma gibi bir durum söz konusu değildir.
“HAS PARTİ İLE BİRLEŞME YOK”
Sayın Genel Başkanım. Ortalıkta, Has Parti ile birleşme dedikoduları var. Bu doğru mudur?
Bunları nereden çıkarıyorlar. Böyle bir şey yok. En son Sayın Numan bey ile bir resepsiyonda karşılaşmıştık. Onun dışında böyle bir görüşmem olmadı.
“İSTANBUL TEŞKİLATINDAN HABERDARIM”
İstanbul İl Teşkilatı ile ilgili son zamanlarda ciddi konular var. Şikayet çok. İl Başkanı Tuba Hanımın görevi iyi bir şekilde yapmadığından taban şikayetçi. Bu duruma ne diyeceksiniz?
Bunun için şuanda benim teşkilatlarım İstanbul’da nasıl, Bursa’da nasıl? Bana bunu tek tek sorarsanız ben bu işe girmem. Bunun içinden de çıkamayız. Tuba hanım ile ilgili şikâyetler geliyor. Bu şikâyetler ile ilgili Teşkilatlanma Başkanım ilgileniyor. Bu şikayetler dikkate alınıyor. İleri de bunun bir çözümünü bulacağız.
Demokrat Parti içerisinde ciddi anlamda bölünmeler ve gruplaşmalar var. Bu gruplaşmalar Sosyal Medya üzerinden yapılıyor. Buna ne diyeceksiniz?
Evet. Benim İstanbul teşkilatı ile ilgili şikayetleri ve yazıları basın aracılığı ile takip ediyorum. Bu durum ile ilgili Teşkilatlanma başkanım notlarının alıyor. Tabanı üzmeden bu partiyi nereye ve kiminle getireceğimizi planlıyoruz. Demokrat Parti Genel Merkezi bu anlamda ciddi çalışıyor. Grup kuran partili arkadaşlarıma da şunu söylemek istiyorum. Partiyi bölüp siyaset yapmak iş değildir. Temel misyonumuz doğrultusunda çalışmamız lazım. Hareketlenmemiz lazım.
“METE BEY HASTA BİRİ”
Bu grupların başında Eski İl Başkanı Mete Kalyoncu var. Buna ne diyeceksiniz?
Biz yeni İl Başkanına görev vermeden önce Mete Bey ile devam kararı verdik. Mete Bey’e devam et diyecektik ve dedik. Ancak kendisi çok hastaydı. Sağlığı da iyi değildi. Nefes alamıyordu. Bende dedim ki Mete Bey ile devam etmeyelim. Çünkü nefes alamıyordu. O zaman çok daha hastaydı. Sağlık önemli.
İl Başkanı Tuba hanımın atanan İlçe Başkanlarından dahi haberi yok. Bir de son zamanlarda Partiye ihanet edenlerin ortaya çıkmasına ne diyeceksiniz?
Evet. O olay kulağıma geldi. Beykoz’a ilçe başkanı atandığını söylediniz. Bunu il başkanı hala görmemesi ve bilgisi dışında olması üzücüdür tabiki de. Bu konu üzerinde çok durmaya gerek yok. Teşkilatlanma Başkanım bu konu ile ilgileniyor. İyi olur inşallah. Ayrıca bu söylediklerinizi dikkate alacağım. Kazaklarda bir söz var. Şöyle derler. Sözünüzün canı var” derler. Yani hiçbir söz cansız değildir. Her söylenen sözün bir canı vardır. Teşkilatlanma önemlidir. Siyaseti var eden teşkilatlanmalardır. Bizim partimiz hissiyat ile beraber icraat için vardır. Propaganda ile beraber partimiz bu temeller üzerinde kurulmuştur. Şimdi ben daha çok fikriyat üzerinde duruyorum. Partimizin fikirlerini köklü değerlerimizden ilham alarak geleceğe taşıma çabası içerisindeyim. Yani, benim bu topluma bir faydam olacaksa Türkiye insanına biir faydam olacaksa benim asıl misyonum dünyanın gidişini iyi kavramaktır.
Biraz da güncel konulara gelelim. Büyük Ortadoğu Projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Namık Kemal Zeybek: Büyük Ortadoğu Projesi, yeni dünya düzeninin önemli parçalarından bir tanesi. Çok önemli ve çok acil olan bir proje. Adı aslında “Genişletilmiş Ortadoğu”. Bu kapsamda, petrolün en bol olduğu yerlerden başlayarak Çin Seddi’ne kadar büyük Ortadoğu projesini geliştirerek bunun gereklerini yapacak planlar ortaya koydular ve bu planlardan birisi de Türkiye’nin başına AKP’yi getirmekti. AKP’nin görevi uluslararası şirketlerin planları doğrultusunda Türkiye’yi dönüştürmek. Ve dönüşen Türkiye’yi de Avrupa’yı Ortadoğu’ya dönüştürmek için kullanmak. Yani şu anda yönetimde olanların Türkiye’sinin görevi Türkiye’yi kendi içinde dönüştürmek ki böylece çevreyi dönüştürmeye uygun hale getirmek. Atatürk değerlerine bağlı ve cumhuriyetin başlangıcındaki yaklaşımlara sımsıkı sarılmış bir Türkiye bunu yapamaz. Bunun için ne olması lazım? Atatürk’ten ve Türkiye’nin temel değerlerinden vazgeçmek lazım.
Son zamanlarda Suriye ile ilgili olarak gelişmelere nasıl bakıyorsunuz?
Başlangıçta Türkiye, Suriye’nin yanında oldu; görüş alışverişinde bulundular karşılıklı. Daha sonra Obama’nın somut isteklerini Suriye’ye ilettiler ve Esad bu istekleri reddetti. Dolayısıyla olumlu ilişkiler de bitti. İkinci senaryoya sıra geldi ve eski Bush yöntemleri ile Suriye’yi bölmek dağıtmak istediler. İran’a karşı Suriye’yi getirtip o füzeleri koydular. Benim kanaatimce o füzeleri koymak çok tehlikeli iş ve çok ciddi bir adımdır. Bu adımın karşılığında bir şey almadan füzeleri vermiş olamaz. O kadar ahmak ve teslimiyetçi olduklarını düşünmüyorum. Bence PKK, KCK operasyonlarının izni verildi ve o izinler karşılığında da füzeler konuldu. Bana göre füzeleri koymak, PKK’dan çok daha büyük bir bela. PKK Türkiye’yi bölemez, sadece zarar verir. Bölmek için gücü yetmez. Suriye’ye yapılacak kısa vadeli ya da uzun vadeli bir saldırı Türkiye’nin başını belaya sokacaktır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül diyor ki: “Suriye’ye sınır ötesi harekât yapılabilir.” Ve nasıl yapılabileceğini işaretini de veriyor. “PKK oradan Suriye’ye saldırıya geçerse…” Bunun anlamı: PKK’ya böyle bir görev verilecek. Birileri PKK’yı Suriye’den sokacak ve bu durum ister istemez Suriyelilerle çatışmaya neden olacak. Bu çatışma da önlenemez şekilde tırmanacak… Böyle bir durumda Suriye yalnız bırakılmaz; çünkü Iran bu işte açık ya da kapalı devreye girmek zorundadır, Suriye’den vazgeçemez. İran’ın yanında Rusya da savaş gemilerini yollar. Belki Rusya’nın savaş gemilerini göndermesi planı bozabilir; ama bu planın mevcudiyeti gayet tehlikeli. Bir taraftan da Başbakan Erdoğan, Esad’ı Hitler’e benzetiyor. Esad, “Bunlar terörist. Suriye’de 800 kamu görevlisi öldürüldü. Biz bunlara karşı savaşıyoruz!” demesine rağmen Erdoğan: “Esad, halkını öldürüyor” diyor. Ne oldu birden bire? Dolayısıyla Türkiye kendisinin olmayan bir savaşa sokulabilir. Bu da yapılan operasyonlara benzemez. Türkiye’nin şehirlerini bölmeye başlar. Arkadan Iran ve Rusya da savaşa girerse buyurun size 3. Dünya Savaşı… Ve bunun başlangıç noktası da Türkiye olur… Hâlbuki Türkiye böyle bir savaşa önder olmamalı.
Dış siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?
2012’ye baktığımız zaman nasıl görüyoruz? Dış siyasette tam bir iflas. Dış siyaset iflas etmiştir. Ekonomi iflas halindedir. Türkiye ekonomisi şu anda örtülüyor. Eğer cari açığı kapatamazsanız tam bir iflas. Bu boyutlarda bir cari açık. Yani ülkeleri gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 10’u geçmiş durumda cari açık. Öyle ülkeler dışarıdan payandalar verilmezse yaşayamazlar. İşte Yunanistan’ın başına gelen, çöktü gidiyor. İç siyasette, ‘PKK ile mücadele böyle olmaz. Ancak açılımlarla olur’ denildi. Ne oldu, nereye geldik?
Uludere olayını çıkaran Amerika olduğu kanaatindeyim, kasten yapmışlardır. Şu ana kadar söylediklerim müspet bilgiler. Şimdi ispatı mümkün olmayan ama kanaat olarak söyleyeceğim. Kanaatimce Uludere olaylarını çıkaran da yine Amerikalılardır. Kasten yapmışlardır. Kim verdi o istihbaratı? Amerikalılar verdi. MİT, ‘biz istihbarat vermedik’ diyor. Kimse, ‘niye vermediniz’ diye sormuyor. Bu değerli MİT Başkanı’nın bir doktora tezi vardır. Tanırım ben bu zatı. Değerli bir bürokrattır gerçekten. Doğru da bir görüşü vardır. MİT iç istihbarattan elini çekmeli, dış istihbarata yönelmelidir. İç istihbaratı polis yapar, polisimizin iç istihbaratı var, güçlendirilir, yapar. İç istihbaratta, ‘yıllarca gericileri takip ediyorum, turancıları takip ediyorum, komünistleri takip ediyorum’ diye bir tatmin duygusu yaşanmış, ancak asıl yapılması gereken şey yeteri kadar yapılmamıştır. Şimdi inşallah değişir, dönüşür ve dış istihbarat konusunda kendisinden beklenen işleri yapabilecek hale gelir. Diyor ki biz istihbarat vermedik. Kim verdi peki? Dış istihbarat, niye verdi? Çünkü bir şeyi unutuyoruz. Global güç, Amerikalılar ve batı satranç oynar, biz dama oynuyoruz. Bu satrancı biz icat ettik.. Şah- Mat’tır bunun adı aslında. Biz şarklılar icat ettik bunu. İyi oynayan maalesef garplılar. Bu oyun hep oynanır. Kendi kök değerlerimizle barışık olmalıyız.
Sizce bu oyunlar ne zaman bozulur?
Oyunların bozulması için benim Başbakan olmam lazım. Ben Başbakan olursam, Türkiye’de gerçekten milli bir siyaset olur. Benim gibi birisinin. Ben değil de, ‘fakirin’ demem lazımdı, tasavvufi anlamda. ‘Ben’ sözü çok doğru bir söz olmadı. Benim gibi yani bu düşüncede insanların. Bu düşüncedeki insanlar sadece doğru projeler ortaya koymak değil, önce milli olmalıdır. Her şeyden çok Allah korkusu olmalıdır. İkincisi bu sandalye uğruna her türlü değerden ve ilkeden vazgeçen insanlar olmamalıdır. Bunun yanında Türkiye üreten bir ülke olmalıdır. Üreten bir ülke olmazsanız, ancak anti- emperyalist siyaseti ve söylemi geliştirirsiniz. Ne üreten? Bilgi çağını üreten. Türkiye bilgi çağını üreten bir ülke olmalıdır. Şunu görüyorum; bilgi çağını üreten ülkeler kendi kök değerleriyle barışık olan ülkelerdir. Biz kök değerlerimizle barışık olmalıyız.
Kök değerlerimiz kim? Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Hacı Bayramı Veli. Yani kendi kök değerlerimizle barışık olmalıyız.
Amerika’da dolarların üzerinde ne yazıyor? ‘Biz Allah’a güveniyoruz’ yazıyor. Amerikalılar, bundan çekinmiyor. Peki Cumhurbaşkanı ne yapıyor? İncil üzerine elini koyarak yemin ediyor. Neden, Türkiye kendi kök değerleriyle barışmasın? Bilgi çağı üreten ülkeler tam demokrasiyi yaşayan ülkelerdir. Türkiye’de tam demokrasi gerçekleşmeli. Milli siyaset uygulanmalı.
Son olarak iktidara gelirseniz alacağınız ilk karar ne olacak?
Ben demokrat bir insanım. Beni tanıyanlara “Namık Kemal Zeybek’i bir kelime ile anlat” denilse, onların cevabı “milliyetçi” olur. Bunun gizlisi saklısı falan da yok. Ama benim hayatım ve siyasi kariyerimin iyi incelenmesi sonucu ortaya şu cümlem çıkar: Milliyetçi olmakla birlikte milliyetçi demokratım. Ben milliyetçi olduğum için iktidara geldiğim zaman milli değerlerin halk iktidarına ve gençliğimize hatta tüm insanlığa ulaşması için mücadele eden, milli değerlerimizin tüm insanlığa anlatılması için ne gerekiyorsa yapan biri olurum. Ancak ben aynı zamanda benim gibi düşünmeyenlerin de düşüncelerinin önünü açacak, demokratikliğin de gereği olarak düşüncelerini serbestçe açıklamalarını sağlayacak eylemlere de katkıda bulunurum.